
Hepimizin merak ettiği ve sürekli üzerinde çalışmaların yapıldığı ve çalışmalar arasında bir çok ayrımların bulunduğu konu olan evrenin var oluş süreci yani evrim kuramı aslında bize bir başlangıcı açıklamaktan çok var olan bir oluşum sonrasında meydana gelen değişimleri ve gelişim evrelerini açıklamaktadır. Evren diye bahsettiğimiz yapı içerisinde canlı cansız tüm varlıkları barındırmakta ve çalışmalar tüm varlıkların başlangıcının nereden geldiği üzerinde devam etmektedir. Evrim kuramı çalışmalarının var olan varlıkların zamanla uğradıkları değişim ve gelişim süreciyle ilgilindiği için varlıkların başlangıçta nasıl var olduklarını biyokimya ve Abiyogenez kavramları ile açıklayabiliriz.
Evren’deki her şey gibi, canlılığın başlangıcı da bilimsel bir perspektiften ele alınmalıdır. Zira yine evren‘deki her şey gibi, canlılığın ilkin başlangıcı da doğaüstüne ihtiyaç kalmaksızın, tamamen doğal açıklamalarla izah edilebilmektedir. Bu izahlardan günümüzde en güçlüsü olarak karşımıza çıkan Abiyogenez Kuramı’ndan, yani “canlılığın”, “cansızlıktan” evrimleşerek başladığını konu edinen kuramdan yola çıkarak açıklamalarda bulunacağız.
Cansız olan bir takım maddelerin bir araya gelmesi sonucu canlı bir organizmanın meydana geleceği görüşüne abiyogenez denilmektedir. Abiyogenez kendiliğinden oluş olarak da adlandırılmaktadır. Abiyogenez görüşü ile abiyogenez teorisi ile ilgili bilim tarihinde ilginç çalışmalar ve bu görüş ve teoriye inanan insanlar bulunmaktaydı.
Abiyogenez Görüşü Üzerine Çalışmalar?
Eski Yunanlıların ünlü filozofu Aristo abiyogenez teorisine inanmaktaydı. Aristo, canlı varlıkların cansız varlıklardan tesadüfen yani kendiliğinden oluştuğu görüşüne inanmaktaydı.
Aristo’nun bu hipotezi döllenmiş yumurta gibi bazı madde parçalarının bir aktif prensip taşıdığını var sayar. Bu aktif öz, şartlar uygun olduğu zaman bir canlı meydana getirecektir. Aristo’nun bu görüşü ortaçağ boyunca bir çok bilim adamı tarafından kabul edilmiştir.
Yirminci yüzyılda buluan birçok insan kazların okyanus kenarlarında bulunan köknar ağaçlarından oluştuğuna inanmaktaydı.
Bir diğer örnek ise, 17. yüzyılda yaşamış olan Helmont‘un abiyogenez görüşünü ispat etmek için yapmış olduğu deneyde; kirli bir çamaşır ve bir miktar buğday tanelerinin bir araya gelerek kısa bir süre sonra farelerin meydana geldiğini savunmuştur.
Redi gözlemleri sonucunda kavanoz içerisinde ki kurtçukların oluşma nedeninin etlerin üzerine gelen sineklerden olduğunu söyledi. Redi bu ifadesini ispatlamak için aynı deneyi ağzı kapalı kavanozlarda denedi. Yapılan deney sonucunda kavanozlarda kurtçukların oluşumunu gözlemlemeyen Redi tezini ispatlamış oldu.
Abiyogenez, yani cansız varlıklardan bir canlı varlık oluşum görüşü sonucunda elde edilen veriler ışığında evrende oluşan varlıklar canlı ya da cansız olarak kendiliğinden oluşmadığı sonucuna varılmıştır. Aristo, Helmont varoluş sürecininin başlangıcını araştırırken ortaya atmış oldukları hipotezler ile yanılmışlardır. Redi tezinden sonra Abiyogenez hipotezinin çürütülmesiyle yeniden abiyogenez çalışmaları olmamıştır. Bilim dünyasında hala merak edilen ve araştırılan var oluş süreçleri ile evrim kuramı üzerine geliştirilen tezler devam etmektedir.