
Çinli bilim insanları, dünyada bir ilki gerçekleştirdiklerini duyurdular. Bedensel hücre çekirdeği transferi (SCNT) yöntemini kullanarak, primatları başarıyla klonladılar.
Primatlara gelmeden önce klonlamanın ilk başarılı klonu koyun Dolly’i bir hatırlayalım.
Dolly(1996-2003)
5 Temmuz 1996’da İskoçya’nın Edinburg şehri yakınlarında küçük bir kasaba olan Roslin’de olağandışı bir olay meydana geliyordu. Roslin Enstitüsü’nden Ian Wilmut ve Keith Campbell’ın önderliğinde yürütülen projenin sonucu olarak bir kuzu dünyaya geldi. Daha doğmadan adı belirlenen bu koyun herkesin de tahmin edebileceği gibi ünlü koyun Dolly idi. Dolly’yi diğer koyunlardan farklı kılan tek şey onun bir çiftlik yerine bir laboratuarda doğması değildi tabi. Dolly’nin dünyaya gelmesi için bir koyunla koçun çiftleşmesi gerekmemişti. Dolly, kendinden altı yaş büyük olan bir koyunun genetik kopyası yani klonuydu. Dolly’nin vücudundaki hücrelerin genetik malzemesi olan DNA, kendisinden büyük olan koyunun meme bezinden alınmıştı.
Bilim dünyasının bu olaya bu kadar çok ilgi duymasının asıl nedeni Dolly’nin yetişkin bir koyundan alınan bir vücut hücresinden üretilmiş olmasıydı. Çünkü bu ana kadar klonlama çalışmalarında embriyolardan alınmış hücreler kullanılmıştı. Başkalaşımını tamamlamış bir vücut hücresinden bir canlının meydana getirilmesi çok büyük bir keşifti. Bu keşfe kadar geçerli olan görüş, vücutta bulunan her hücrenin embriyonik hücrelerden elde edilebileceği ve bu özelliğin hücre başkalaşımdan sonra yitirildiği yönündeydi. Wilmut ve Campbell’in çalışmalarıyla bu görüş çürütülmüş oldu.
Bilim tarihine büyük harflerle yazılmış olan bu klonlama işlemi tabi ki düşünüldüğü ya da bahsedildiği kadar kolay olmamıştı. Wilmut ve ekibi Dolly’i elde edinceye kadar aynı işlemi 277 kere tekrarlamak zorunda kalmışlardı. En son denemelerinde elde ettikleri klonları 13 farklı taşıyıcı koyuna aktardılar ve sadece bir tanesi gebe kalabildi. Bu hamileliğin sonucunda Dolly dünyaya geldi.
Haberi duyan çoğu insanın aklına gelen şey bu klonlama işleminin birçok farklı canlıya daha uygulanabileceğiydi. Mesela daha çok süt veren inekler klonlanıp daha az inekten daha çok süt üretilebilirdi. Soyu tehlike altında olan hayvanlar klonlanarak sayılarının artması sağlanabilir, nesli tükenmiş olan canlıların fosillerinden elde edilen DNA sayesinde bu canlıların yeniden yaşaması sağlanabilir hatta insanların bile klonları yapılabilirdi. Ian Wilmut ise verdiği bir röportajda bu tekniğin genetik bozuklukların düzeltilmesinde kullanılabileceğini söylemişti. Öngörüler doğruydu ve çok geçmeden koyunların yanı sıra keçi, kedi, katır, fare, tavşan ve soyu tükenmek üzere olan canlılar da klonlanmaya başlandı.
Bir Dolly geçti Dünya’dan, gelelim günümüze…
İkiz Maymun Klonlandı
Yeni klonlanan ve Şangay’daki Çin Bilimler Akademisi Sinirbilim Enstitüsü’nde dünyaya gelen bu iki maymun, genetik olarak birbirinin aynısı olan uzun kuyruklu makaklar.
İsimleri Zhong Zhong ve Hua Hua olan bu maymunlar, sırasıyla sekiz ve altı hafta önce doğdular.
Ancak bunlar şimdiye kadar klonlanan ilk primatlar değil. Bu onur, Tetra‘ya ait. Kendisi, embriyo bölme yöntemi kullanılarak 1999 yılında ABD’nin Oregon eyaletinde klonlanan bir al yanaklı maymun. Bu klonlama yöntemini gerçekleştirmek daha kolay ancak bu yöntemin, SCNT’de olmayan sınırlamaları var.
Çinli takım, bu gelişmiş SCNT yönteminde küçük değişiklikler yapıp nihayet primatlarda işe yaramasını sağlamayı başardı. Ancak bunu yapmak kolay olmadı.
Nükleer transfer süreci kullanılarak yetişkin somatik bir hücreden klonlama yöntemi ilk kez koyun Dolly’de uygulanmıştı. Dolly, bilimsel yöntemlerle elde edilen ilk laboratuvar canlısıydı. Bilim insanlar aynı teknikle primatları da klonlamaya çalıştılar. Yıllardır canlı embriyolar yetiştirilse de bu embriyolar, kendi sınıflarının sağlıklı bireylerine dönüşemeden öldüler.
Temel olarak söz konusu teknik, canlının derisinden bir hücrenin çekirdeğinin alınmasıyla başlıyor. Bu çekirdek, aynı türdeki başka bir dişi canlının yumurtasındaki DNA ile birleştiriliyor. Bu kombinasyon ilerleyen süreçte enzimlerle destekleniyor. Zamanla verilen enzim destekleri sayesinde yumurta hücresi, doğal şartlarda olduğu gibi bir embriyo haline geliyor.
Yani baştan sona insan kontrolü ile gerçekleşen bir bebeğin oluşum süreci söz konusu. Ortada çiftleşme ya da döllenmeye ilişkin bir aşama bulunmadan, klonlanmak istenen türün dişi bireyi yapay olarak hamilelik yaşıyor ve doğum yapıyor. Bilim insanlarının Dolly gibi başarılı bir örnekten sonra denedikleri primatlar ise bugüne kadar, embriyo döneminde sürekli düşük yaptılar.
Şangay’daki Çin Bilimler Akademisi Sinir Bilimleri Enstitüsü müdürü Mu-ming Poo, birkaç yeni tekniğin uyarlanmasıyla sonunda başarıya ulaştıklarını söyledi. Söz konusu yeni teknikler arasında, hücrelerin yeniden programlanmasını teşvik eden, primatlar üzerinde daha önce denenmemiş çeşitli bileşiklerin kullanılmasını sağlayan yöntemler de var.
Bilim insanlarının hesapladıkları başarı oranı yine de düşüktü. %60’lık bir şans ile bu deneyin başarıya ulamasını bekliyorlardı. Ancak şans yaver gitti ve iki bebek makak dünyaya geldi.
Yetklilerin açıklamalarına göre, çalışmalar sırasında elde edilen verilerle klonlama alanında önemli adımlar atılabilir. Hatta Dolly’de kullanılan ve artık primat ikizlerin de doğumuna neden olan bu tekniğin geldiği nokta, canlıların tıpkı doğal ortamdaki halleri gibi klonlanmalarını sağlayabilir.